Ânı Yaşamak...

 

ANI YAŞAMAK MI? ANDA YAŞAMAK MI?

“Anı yaşamak” ve “Anda yaşamak” sıklıkla birbiriyle karıştırılan ifadeler. Oysa bu iki ifade bambaşka anlamlar taşıyor. Gelin bu ifadelerin gerçek anlamlarına bakalım.

Anı yaşamak sanılanın aksine özgürlük değil nefsin esaretidir.

Anı yaşamak o an içinde mutlu olmak zannedilse de gerçek pek de öyle değil. Her insan bir nefis taşıyor. Şayet bu nefis ciddi bir eğitimden geçmemişse insana pek akıllıca seçimler yaptırmıyor. Keza nefsini bir hedef doğrultusunda disiplin altına almayı başaranların sayısı bir hayli az. Kaçınılmaz olarak anı yaşamak dizginlenemeyen nefsin arzularına kapılıp gitmeyi de beraberinde getiriyor. Düşünsenize disipline edilmemiş bir nefse sorsalar: Televizyon karşısında yığılmak mı spor salonuna gidip spor yapmak mı? 

• Ders çalışmak mı playstation oynamak mı? 
• Brokoli yemek mi çikolata mı? 
• Sosyal medyada dolanmak mı kitap okumak mı? 
• Kredi kartı ile taksit taksit alışveriş yapmak mı bütçe yapıp parayı yönetmek mi?  

Sizce nefsin bu sorulara cevabı ne olurdu? Kolaya kaçmak, anlık olarak keyif almak, canı ne çekiyorsa onu yapmak öyle değil mi! “Anı yaşamak” her ne kadar “hayatı dolu dolu yaşamak”, “hayattan keyif almak”, “özgürce yaşamak” zannedilse de perde arkasına bakıldığında bunun doğru olmadığını görüyoruz. Bugün birçok insan anı yaşıyor ve nefsinin arzularına yenik düşüyor. Bilinçli bir şekilde iradesini kullanarak doğru seçimler yapamıyor. Nefsin arzularının esiri olmuş seçimlerin insana özgür bir yaşam sunması mümkün değil. Kişi böylelikle kuru bir yaprak gibi oradan oraya sürüklenirken... Uzun vadede hedeflerinden çok uzaklaşmış olduğunu acı bir şekilde fark ediyor. İnsanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği bilinci ve özgür iradesidir. Anı yaşayan insan nefsinin arzularına diz çökerken bilincini farkında olmadan devre dışı bırakıyor. İnsanı yücelten seçimler çoğunlukla işin başında nefise zor geliyor. Bu yüzden anı yaşayanların ve nefislerinin peşi sıra gidenlerin... Sadece o an için yaşadıkları geçici haz ya da rahatlık onların yanına kar kalmıyor. Aksine veresiye defterine borç olarak kaydediliyor.

Anda  yaşamak yüksek derecede bilinç açıklığı ve derin bir idrak gerektirir.

Peki “Anda Yaşamak” ne ifade ediyor? “Anda yaşamak” yüksek derecede bir bilinç açıklığı ve konsantrasyon gerektiriyor. Anda yaşayan insanlar bulunduğu yerin hakkını veren insanlardır.  Her nerede ve kimle ise ve her ne yapıyorsa bilincini tıpkı bir projeksiyon ışığı gibi tamamen ona yöneltir. Örneğin bir sınıfta ders dinliyorsa anda yaşayan insan için dünyanın en önemli ve tek meselesi o sınıf, o ders, o anlatılanlar, o öğretmen olur. Eğer bir ev hanımı evini temizliyor ya da mutfağında yemek pişiriyorsa... O anda dünyanın en önemli ve tek meselesi o mutfak, o yemek, o soğan, o domates olur... Anda  yaşayan insan bir arkadaşının derdini dinleyip ona çözüm üretmeye çalışıyorsa dünyanın en önemli ve tek meselesi o arkadaşı ve o arkadaşının derdi olur. Anda yaşayan insan işyerinde bir rapor yazıyorsa dünyanın en önemli ve tek meselesi o rapor olur. Eğer tatil yapıyorsa dünyanın en önemli ve tek meselesi izlediği gün batımı, yediği yeşil fasulye, kokladığı yasemin kokusu, çıplak ayağı ile yürüdüğü toprağın verdiği ferahlık hissi olur. Uzun lafın kısası anda yaşayan insan bulunduğu yerin hakkını verir. Tüketirken tüketimin, üretirken üretimin hakkını verir. Anda yaşayan insan bulunduğu ortama, birlikte olduğu insanlara, yaptığı işe yüksek bilinç verir. Bu da o insanın gittiği her yeri ve bulunduğu her ortamı yeşertmesini sağlar. Bu kişiler bulundukları yerden hem en yüksek faydayı ve hazzı alabiliyorlar hem de oraya en yüksek faydayı ve hazzı verebiliyorlar. Bu sayede de hayatlarını dolu dolu yaşıyorlar.

Ancak maalesef bugün insanların çok azı “anda yaşıyor”, pek çoğu “anı yaşıyor”. Nefislerinin esiri olarak...

Anda yaşamayan her insan ortalıklarda tıpkı bir uyur gezer gibi dolanıyor. Bir yerlere gidiyor ama  hiçbir yere varamıyor. Nereye giderse gitsin bilinci bambaşka bir yerde. Örneğin eve gidiyor ve eşi ile sohbet ediyor diyelim. Bilinci ofisteki işinde... Eşini sadece dinliyormuş gibi yapıyor. Ama sadece bedeni eşinin yanında bilinci değil. Ertesi sabah kalkıp ofise gidiyor. Bu sefer ofiste de işine konsantre olmak yerine eşiyle mesajlaşıyor. Böylelikle eve gittiğinde işi düşünen, işe gittiğinde evi düşünen... Tatile gittiğinde bir sonraki sene gideceği tatili düşünen... Çocuğu ile oynarken sosyal medya hesabında gezinen... Bulunduğu hiçbir yerin hakkını veremeyen  uyur gezerler oradan oraya sadece bedenlerini taşıyorlar. Bedenler bir yerde bilinçler ise bambaşka yerde dolanıyor.

İster üretirken ister tüketirken olsun... Bir insan anda yaşamıyorsa nereye giderse gitsin oradan keyif  alamıyor. Örneğin bir insan düşünün. Bodrum'un en lüks otelinde havuz kenarında elinde telefonu ile gergin bir şekilde iş konuşuyor. Bodrumun... Otelin... Havuzun... Ne anlamı kaldı? Anda yaşamak yüksek bilincin yanı sıra yüksek bir sorumluluk duygusu da gerektiriyor. Çünkü insanlar genelde bulundukları ortamlarda ya da yaptıkları işte sorumluluklarından kurtulmak için de bilinçlerini farklı yerlere veriyorlar. İşyerinde sıkıcı bir rapor yazarken sevgili ile mesajlaşmak anlık bir rahatlama sağlıyor. Bu noktada akıllı telefonlar ve sosyal medya hesapları en kolay kaçış yolu oluyor.  Bugünlerde birlikte yemek yiyen arkadaş gruplarını keyifli bir sohbete dalıp gitmiş bir halde görmek zor. Genelde bir masanın etrafında birleşen insanlar ellerinde cep telefonları ile bambaşka alemlerde geziniyorlar. O an karşısındaki insanın gözünün içine bakıp sohbet etmektense, hiç tanımadığı bir ünlünün aşk hayatını sosyal medyadan takip etmek insanlara daha cazip gelebiliyor. Bedenler bir araya gelirken ruhlar ve bilinçler birbirine değmiyor.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insana “anda yaşamasını” sağlayacak bir bilinç açıklığı ve derin bir idrak kazandırır. İnsanlar Deneyimsel Tasarım Öğretisinde kazandıkları ilim ile iradelerini özgürleştirirler ve hedeflerine ulaşabilecekleri isabetli seçimleri adım adım yapabilir hale gelirler. Özgür irade ile isabetli seçimler yapabilen ve bulunduğu ortamın hakkını verenler hayatı dolu dolu yaşarlar. Üstelikle nerden geldikleri ve nereye gittiklerinin derin idraki ile...      

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

Kim Kimdir Nedir?

İlişkilerde Ustalık Nedir?

Başarı Psikolojisi Nedir?

&

İnsanoğlu var olduğundan beri amacı hiç değişmemiştir.

Mutlu olmak, başarı olmak ve iyi ilişkiler kurmak…

  Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerlerinden;

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” sinde paylaşılan bilgiler,  kişiyi dününe göre daha mutlu ve başarılı yapar.  Seminer konuları; tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

"Milyarlarca insan içinde bir kişinin ne önemi olabilir ki? Bunun cevabını o bir kişiye sorun..." 

Yahya Hamurcu