Sınırları Olmayan Seçimsiz Bir Yaşam
Ne yaparsa yapsın görmüyordu insanlar…
Bu kadar
çabalayıp neden mutsuzdu ki!
Halbuki
dememiş miydi babaannesi?
İnsanları
mutlu edersen, sende mutlu olursun!
Bir şeyler yanlıştı…
Her şeyi başarmak olanaksızdır
Ne kadar çok kendini çevresine adasa, o kadar eziyorlar, o kadar değer vermiyorlar ve bir o kadar alanına
giriyorlardı… Oysa ki Suna; çok çalışırsa, ne kadar çok sorumluluk alırsa o
kadar başarılı olacağına inanıyordu.
Bir taraftan da sorumluluk aldığında kendini değerli hissediyordu. İnsanların çoğunun bunun zıddını düşünmesine ise türlü anlam veremiyordu... Sorumluluk almak, görevinin ne olduğunu ve ne olmadığını bilmekti Suna için.
Kimi insan kendi sorumluluklarını yapmak istemez; kimisi de başkalarının sorumluluklarını da üzerine alır. Her iki davranışı da sergileyenler, eninde sonunda tükenir.
İnsan ise her şeyi başarabileceğini zanneder...
Oysa ki her şeyi başarmak olanaksızdır.
Hepimizin gün içerisinde yapması gereken sayısız iş var! Dolayısıyla birçok kişi ile farklı rol ve sorumlulukları olan kişi olarak görüşürüz...
Hangi roldesin?
Bazı ortamlarda anne, bazen evlat, bazen hala/teyze, bazen çalışan,
bazen yönetici, bazen dost, bazen rakip gibi birçok farklı rollerde...
İnsan hayatın her sahnesinde farklı farklı rollerde olabiliyor. Evlilik sahnesinde eş iken, aynı zamanda işyeri sahnesinde müdür, aynı zamanda aile sahnesinde kardeş, aynı zamanda trafik sahnesinde sürücü… Bazen de insan başkasının sahnesinde, başkasının sorumluluklarını yaparken buluyor kendini!
Peki İnsan neden kendi rolü ile yetinmeyip başkasının rolünü yapmak ister ki?
Fazla iyi niyetten mi? Yoksa fazla yardımseverlikten mi?
Suna yaşamındaki
problemlerin, neyin kendi sorumluluğu olduğunu ve neyin olmadığını anlayamadığından
kaynaklandığını bilmiyor. Bu yüzden de daha yapıcı olmak için kendisine ait
olmayan sorunları, problemleri, sorumlulukları üzerine alıyor. Böyle
davrandıkça problemler daha da büyüyerek sorun olmaya başlamıştı. Gerektiğinde
hayır diyememesi, kendisi gibi davranabilme yeteneğini önemli ölçüde etkilemeye
başlamıştı.
Artık bu soruları sıkça sormaya başlamıştı kendine…
Hayatta; En iyi oyuncu kim?
Senin rolün ne ?
Arkadaşını getirdiği hastanede sıralarının gelmesini beklerken
dalıp gitmişti Suna.
Sürekli koşuyorum, zamanla yarışıyorum… Peki neden hiçbir şeye yetişemiyorum?
Öylece dalmışken bugün
yaşadıkları aklına geldi.
Günü sabah Saat 06:00 da çalan alarm
ile başladı. Yeterince uyuyamamaktan gözleri şiş halde yatağın içinde doğruldu.
Sebebini hatırlayamadığı bir nedenden huzursuzdu.
Neden şu yataktan dinlenmiş ve
huzurlu kalkamıyordu ki! Sonra aklına geldi… Annesiyle kardeşi hakkında konuşmak
yeterince sıkıntı vericiydi. Ancak her zaman ki gibi annesinin saat 16:00 da buluşma
teklifine “Hayır” diyememişti…
“Her neyse, bu konuda
endişelenmenin zamanı değil! Tüm günümü oyalayacak yeterince sorunum var zaten” dedi
kendi kendine…
“EVEEEEET… Şimdi Kerem’i kreşe
bırak ama öncesinde kahvaltısını hazırla.”
En önemli kısım Mehmet evden
çıkmadan ona yetişmekti.. Mehmet'in çocuğunu tek başına yetiştiren bir baba
olduğunu iddia etmesi aklına geldi ve gülümsedi; Çoğu zaman Kerem ile vakit
geçiren ya bakıcısı, ya babaannesi ya da Suna’nın kendisiydi. İnsanlar kendisini
nasıl da farklı görüyordu.
Süpriz ziyaret
Önceki akşamı düşünerek üzüldü. Bu
seneki fuar ile ilgili, çalışmayı planlamıştı. Ancak komşusu
beklenmedik bir ziyarette bulunmuştu. Böylece bir çalışma planı daha
katledilmişti.
Politik olmaya çalışarak arkadaşına,
“Sürpriz ziyaretlerinden ne kadar hoşlandığımı tahmin edemezsin! Acaba
konuşurken bir yandan çalışsam olur mu?” demişti.
Nimet, “Suna, biliyorsun çalışma zamanını engelleyecek
en son kişi benim” dedi. İşini ailesinden çok seven bir insan ile evli olduğu için
bu konuda çok anlayışlı olduğunu düşünüyordu. “Seni bu çalışma zevkinden nasıl mahrum
edebilirim?” dediğinde bunu düşündü Suna.
“Benimle daha az görüşmeni anlayabiliyorum.
Evde çocuk büyüten eski bir beyaz yakalı ile vakit geçirmeyi kim ister ki?” dedi
Nimet.
"Hayır, yo, yo, hayır!” Suna nerdeyse tanıştıklarından beri yaptıkları duygusal küçük dansın ilk adımlarını attı. “Demek istediğim hiç de bu değil! Senin gelmen çok özel bir şey. Bu aralar Fuar, defileler hep üst üste geldi, programların yoğunluğundan bir türlü görüşmeyi ayarlayamadım. Beni beklemeden gelmene sevdim! Aslında, çalışmamı daha geç saatte de yapabilirim" dedi Suna.
“Şimdi, gidip ikimiz için kahve yapıyorum! İçersin değil mi?”
Nimet içini çekti. “Pekala, madem ısrar ediyorsun, içerim tabii.” Ziyaret
geç saatlere kadar sürdü. Komşusu gittiğinde, Suna kendisini tam anlamıyla deli
gibi hissetti. “Hiç değilse onun derdini dinleyerek akşamını biraz
iyileştirmeye çalıştım.” derken “O kadar
çalıştıysan, neden giderken hâlâ yalnızlığından söz ediyordu?” diye konuştu
içindeki ses!
Suna, bu sesi dikkate almamaya
çalışarak, çalışmasına kaldığı yerden devam etti.
Kendisi ile ilgili her şeyi erteliyordu…Sabah hazırlanırken de, eteğinin fermuarını kapatmakta zorlanıyordu. Neredeyse her sabah; “Bu hafta, gerçek bir
rejime, bir yandan da spora başlamalıyım.” dediğini hatırladı. Ama her seferinde
yapacaklarını düşününce bir süre daha ertelemesinin iyi olacağını düşündüğü
aklına geldi. Bu kadar koşuşturmanın içinde nasıl kendine vakit ayıracaktı ki…
Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyordu
Yolda arabasını kullanırken trafik sıkışıklığına şükretti! Böylece bir yandan da makyajını tamamlayabilecekti. İşyerine geldiğinde müşterisinin arabasının içinde kendisini beklediğini gördü. Müşterileri geç kalmanın onun tarzı olduğunu anlamışlardı ve zamanında gelmesini beklemiyorlardı. Her zaman ki gibi “sıkışık trafik” hakkında bir iki şey mırıldandı ve geciktiği için birkaç kez özür diledi müşterisinden…Çok şükür ki yetenekli bir moda tasarımcısıydı ve yanılmayan bir göze sahipti. Bu özelliği sayesinde müşterileri için değerliydi.
İşinde başarılıydı ve buralara kimsenin desteği olmadan gelmişti. Hep kendi ayakları üzerinde duruyordu. Bugün çok yoğun bir gündü. Ama annesi ile buluşması için bugün erken çıkması gerekiyordu. Tam çıkacakken telefonu çaldı. “Belki de önemli olmayan bir şey için arayan birisidir.” diyerek duraksadı.
Her zamanki gibi, kendisi için yapması gerekeni ertelemeyi
tercih etti. Telefondaki ses; “Sunaaa, çok şükür oradasın! Sana ulaşamamış olsaydım,
bilmem ne yapardım!” dedi. Bu sesi tanımamak olanaksızdı. Hassas ve alıngan bir
kadın olan Meltem, sürekli kriz halindeydi. Suna, kendisini Meltem için her
zaman ‘amade’ kılmış, her istediğinde yanında olmuştu. Ancak Meltem, Suna’ya hiçbir
zaman bir sorunu olup olmadığını sormazdı. Suna ne zaman sorunlarından söz etmeye
başlasa acelesi olduğunu söyler ve uzaklaşırdı.
Her zaman ki gibi, Meltem
sıkıntısını tüm ayrıntılarıyla anlatmaktan keyif aldı. O denli detaylı anlattı
ki, Suna neredeyse annesi ile olan randevusuna geç kalacaktı.
Annesi her zaman ki gibi hemen
konuya girdi. “Geçen akşam eve geldim. Girer girmez Elif’ e seslendim.
-Kızımm ben geldim! Başardım
artık o saçma kursa gitmeyeceksin!
Elif beni duydu biliyorum ama her
zaman ki gibi cevap vermedi. Sözde bana tavır yapıyor. Tutturdu o saçma sapan tiyatro
kursunu.
Güvenilir, sadık, ulaşılır Suna
Neyse ki ben ondan daha ileri görüşlüyüm. Geçen sene
de istememişti Almanca kursunu. Gitti de kötü mü oldu? Bir sürü yabancı dili
olacak işte. İyi ki son dakikada fark ettim de bu sene de İspanyolca kursu için
müdahale edebildim.”
Suna da kardeşi Elif gibi annesini
asla ikna edemeyeceklerini biliyordu. Oysa Elif arkadaşlarıyla yazılmıştı tiyatro
kursuna. Ama ne önemi vardı ki! Annesi ne istiyorsa o olacaktı.
Annesi hemen ekledi; “Şu kardeşinle
konuş.!”
Suna; “Tabii, Anne. Ne zaman
konuşmamı istersin?”
“Güvenilir, sadık, ulaşılır, SUNA! Bir şey isteyen insanlar her zaman böyle
tanımladılar beni” diye düşündü.
"Belki de önemli bir şey için arayan birisidir."
Akşam yemeğinde ev arkadaşı ve
kuzenine bugün yaşadıklarını anlatıyordu. Tam o esnada telefon çaldı. “Keşke yemeğe
oturmadan telefonumu sessize veya titreşime alsaydım” diye düşündü Suna. Akşam
yemekleri o kadar değerliydi onun için. Sonra masaya baktı herkes telefonu ile
meşgul! “Neyse!” dedi. “Belki de önemli bir şey için arayan birisidir.”
Her zamanki gibi, Suna
kafasındaki ikinci sesi dinledi ve telefona yanıt vermek için masadan kalktı. Arayan
kişinin sesini tanıdığında yüreği ağırlaştı. Arkadaşı Mehmet. “Acaba yine ne
isteyecekti.” diye düşündü. Sonrasında bu düşüncesinden dolayı çok üzüldü.
İnsanların ihtiyacı olmasa aramazlardı.
“Hafta sonu yapacağımız etkinlik
ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. Yöneticiliğini üstlendiğim organizasyonun
konuşmasını Suat yapacaktı, ancak son anda vazgeçti. “Onun yerine sunumu benim
yapmamı istiyorlar. Hafta sonu Kerem ile ilgilenir misin?” Suna hafta sonu için
plan yapmıştı. Gerçekte, aklı planında kalsa da Suat'ı yalnız bırakamazdı. Bu
yine kendi değerli zamanından vazgeçmek
anlamına gelse de! “Yardım etmek beni mutlu eder.” dedi Suna.
Masaya döndüğünde kuzeninin “Ben Suna’nın
yanında hiç özgür hissetmiyorum. Ona hiç danışamıyorum.” diyordu. Başından
aşağı kaynar sular döküldü... Ev arkadaşı Suna’ya bakarak “Nasıl yani?” dedi. Her söylediğimde hemen
her konuda beni onaylıyor. Yemek hazırlarken bile her istediğime “EVET” dedi.
Suna şaşkındı, bu insanlar ne kadar da garipti. İçinden birçok şey söylemek geçti,
dili varmadı. Çok üzülmüştü. Kuzeni Suna’yı fark etti. ”Neyse!” dedi içinden
Suna.
Kuzeni “benim yarın sabah çok erken kalkmam lazım! “ dedi ve odasına çekildi. İnsanlar ne kadar da bencil diye düşündü. Ne yapsa olmuyor! “Arkadaşının suratını fark edince düşüncelerin arasından sıyrıldı.. Arkadaşına hemen “Neyin var?” dedi. “Sakın itiraz etme hemen hastaneye gidiyoruz.” Dediğinde yine bu akşam ki çalışmasını erteledi…
Kriz anlarını idare etmesi,
herkese yetişmesi, sürekli üretimde olması, sorumluluk sahibi olması… Ona
“Süper Suna” denmesi boşuna değildi!
O zaman neden böyle
hissetmiyordu? Bu kadar çok gayret etmek, nazik olmak, insanları memnun etmeye çalışmak ve başkalarının yükünü almak, insanlarla iyi ilişkiler kurmak da işe
yaramıyordu...
Başkaları Süper Suna dese de, o kendinin başarısız hissediyordu. Aslında Suna’nın;
- Kişileri incitme,
- Terk edilme,
- Şimşekleri üzerine çekme,
- Mahcup olma korkusu,
- İçten nezaketi ve aşırı sorumluluk duygusu sorununun kaynağını gösteriyordu.
O kendi yaşamını sahiplenmede ciddi sorunlar yaşıyordu.
Yaşamlarımızdaki herhangi bir sorumluluk ve sahiplenme yanılgısı, "sınırlar" sorunudur.
Ev sahipleri arazilerinin çevresine fiziksel mülkiyet çizgileri çekerler. Bizim de
yaşamımızda neyin bizim sorumluluğumuzda olduğunu ve neyin olmadığını ayırt
etmemize yardımcı olacak zihinsel, fiziksel, duygusal ve ruhsal sınırlar
belirlememiz gerekir. Gerçekte sınırlar, insanı korumaya yardımcı olur. Aynı
zamanda sınırlar; insanı tanımlar. Neyin ben olduğunu ve neyin ben olmadığını
tanımlar tanımlamasına…
Sınırlarını
belirlemede neden zorlanır ki insan!
Sınır
nedir? Başkalarının onayını almak mıdır?
Kaybetme korkusu ile başkalarının
hayatına müdahale etmesine karışmak mıdır?
İnsan bilmez! Her davranışın sonuçları var!
Başkalarının onayını almak,
onlara hoş görünmek, kaybetme korkusu ile onların istediklerini seçmek ve sonrasında karşılaştığı sonuçlarını
yine başkalarının yaşamasını beklemek büyük bir yanılgıdır.
Halbuki her davranışın sonucunu insan kendi
yaşamalıdır!
Her insan yaşamını sahiplenmeli! Bilmeli ki, sınırlar; kendisine ait olan şeyleri ayırt etmek ve onları koruyabilmek için olmalıdır. İyiyi yakınında ve kötüyü uzağında tutmasına yardımcı olur. Bazen, zıddı da olabilir.
İnsanoğlu
sınır deyince duvar gibi katı olmak zanneder ve tam da bu sebeple sınırlarını kontrol
edemez! İnsan
sınırları ve dolayısıyla kendini bilmez!
Oysa insan gerçekte her şeyi bilen mi, haddini bilen midir?
Had
demek; sınır demek.
Türkçesi;
edep demek!
Peki Sınırlarını kimler bilmez?
· Her şeye evet diyenler! Belirsiz
sınırları vardır; diğer insanların talepleri içinde yok olurlar. İyi ilişkiler
kurmak için beğenmedikleri yemekleri, filmleri beğenmiş gibi davranırlar. Hiçbir şeye hayır diyemedikleri gibi Kötüye de hayır diyemezler. Bu sebepler kendilerini
koruyamazlar. Bu davranış sınır ile ilgili bir problemdir.
· “Hayır”
diyenler! Geçirgen
olmayan sınırları vardır. İnsan uzak durarak kimseden yardım isteyemez ve ihtiyaçlarını
belirleyemez. Uzak durmak, neden sınır sorunudur? Sınırlar yerine duvarlara
sahip kişiler ne iyiyi, ne de kötüyü içeri alamaz!
· Dominantlar!
Diğerlerinin sınırlarına saygı göstermezler… Suna'nın annesi gibi kızlarının hayatında nerede durması,
ne zaman geri adım atması gerektiğini bilmemesi gibi... Bunlar, diğerlerinin
sınırlamalarına saygı göstermez, kendi yaşamlarının sorumluluğunu almak yerine,
başkalarının yaşamlarını denetlemeye kalkarlar.
· Tepkisizler!
Diğerlerinin gereksinimlerini görmezler…Suna'nın işyeri sahibi Meltem gibi... Karşısındakilerin
gereksinimlerini anlamazlar! Meltem her seferinde Suna’nın ihtiyaçlarına karşı tepkisizdi.
Sınırlar, nelerden sorumlu olduğumuz ve
nelerden olmadığımız ile ilgilidir. Diğerlerinin duygu, tutum ve davranış
sorumluluğunu üstlenmememiz gerekirken, birbirimize karşı bazı
sorumluluklarımız bulunmaktadır.
· Dominant ve Tepkisizler! Tepkisiz denetleyiciler kendilerinin dışındakiler ile ilgilenmezler… Diğerlerini problemlerini çözmesi gereken kişiler olarak görür. Sınırları olmayan, karşısındakinin sorumluluğunu alan birine doğru çekilirler.
Şimdi bir de dön bak kendine!
Hangi roldesin?
Başrol
mü, yardımcı rol mü?
Peki hangi
sahnedesin?
Kendi
sahnen de mi; başkalarının sahnesinde mi?
İnsan
bilmeli ki!
Kendi
sahnesinde Başrol!
Başkalarının ve sevdiklerinin sahnesinde yardımcı oyuncu olmalı!
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
&
İnsanoğlu var olduğundan beri amacı hiç değişmemiştir.
Mutlu olmak, başarı olmak ve iyi ilişkiler kurmak…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerlerinden;
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” sinde paylaşılan bilgiler, kişiyi dününe göre daha mutlu ve başarılı yapar. Seminer konuları; tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
"Milyarlarca insan içinde bir kişinin ne önemi olabilir ki? Bunun cevabını o bir kişiye sorun..."
Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık🌼
YanıtlaSilEllerinize sağlık, düşündürücü, bilinç açıcı çok güzel bir yazı olmuş.. ☘️
YanıtlaSil
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, insanın kendinde yolculuğa çıkaracak bi yazı yazmissiniz💐
Güzel bir çalışma
YanıtlaSilÇok çok beğendim 😊
YanıtlaSilNe kadar hayatın içinden ve insana dair bir yazı.Farkındalığın artıyor ve kendini sorguluyorsun; Hayatıma ne kadar sahip çıkabiliyorum?🙏
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık hocam 🌸
YanıtlaSil
YanıtlaSilçok güzel anlatılmış ancak bu kadar ifade edilebilirdi. ellerinize sağlık.
kaleminize sağlık çok güzel bir yazı
YanıtlaSilÇok güzel bir anlatım
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı emeğinize sağlık rollerimizin gerçekten hakkını yerine getirebilenlerden olmak dileğiyle
YanıtlaSilMeğer ne kadarsa sınır koymadan yaşamışız hayatı. Yanlış bildiğimiz doğruları aydınlatan bir makale olmuş. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSilSınır da sınır. Öğreniriz inşallah.
YanıtlaSilSevdiklerimizi koruyalım derken nasıl yanlışa düşüyoruz
YanıtlaSilCehenemin giden yol iyi niyet taşları ile döşenmiş denilir. Evet bende bir suna olabilirim
YanıtlaSilGünümüz insanını anlatan harika bir yazı. Sınırlar insanın yaşam kalitesini belirliyor
YanıtlaSilkaleminize emeğinize sağlık, çok güzel bir anlatım olmuş...
YanıtlaSilSınırları olmayanın imtiyaz hakkı olmaz. Çok keyifliydi emeğinize sağlık. Teşekkürler
YanıtlaSilgercekten cok güzel 💞💞
YanıtlaSilHayatın içinde Suna gibi yaşayan, düşünen, Suna’nın doğru yaptığını savunacak olan birçok insan var. Bu maksatla sınırlarını koruyamayan kişilere farkındalık sağlayacak bir yazı olmuş. Ellerinize, emeklerinize sağlık…
YanıtlaSilEmeğinize sağlık💫 çok güzel bir anlatım olmuş insan kendini buluyor
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel bir şekilde durum anlatılmış🌸
YanıtlaSilBen neredeyim diye insana kendini sorgulatan bir yazı olmuş. Nerde duracağım, nereye kadar gideceğim. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilElinize sağlık tüm sahnelerimizde doğru tepki vermek nasip olması dileğiyle 🌸
SilBuradaki Suna=Ben 😞
YanıtlaSilHatalarımı gördüğüm çok güzel bir yazı olmuş... Teşekkürler 🌸
Elinize saglik... Bize verilen hayata sahip cikanlardan olmak umuduyla.
YanıtlaSilÇok güzel bir anlatım,kaleminize sağlık
YanıtlaSilGerçek sahnemizde gerçeği aktaranlardan, sınırlarını koruyabilenlerden olmak umudu ve duasıyla
YanıtlaSilBize nasıl davranacaklarını biz öğretiyoruz aslında davranışlarımızla... Rolümüze sahip çıkmak dileğiyle...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilSınırları olmayan kişinin kendini tanıması için çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık
İyi ki bu seminerlerle kimin nerede nasıl durması gerektiğini ve durmamız gerektiğini öğrendik...
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık. Çok faydalandım.
YanıtlaSilİnsanın farkındalığını arttıran keyifli bir yazı.
YanıtlaSilBiri dominatlık mı dedi?
YanıtlaSilDeğişmeyen tek şey ben :)))
YanıtlaSilHayatın içinde çok güzel aydınlatıcı bir yazı olmuş teşekkürler
YanıtlaSil"Sınırlarınız kadar imtiyaz hakkınız var" der Deneyim Öğreti.
YanıtlaSilSınırımız yoksa jest hakkımız yok.
Ben herkese iyiyim diye bir şey olmaz. Karşıdaki insan kendisine ne kötülük yaparsa yapsın onda tepki yok. Kimse saygı duymaz.
Kendi sahnemizde başrol,
Başkalarının ve sevdiklerimizin sahnesinde yardımcı rolde olebilmek dileğiyle...
Çok güzel bir yazı olmuş. elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş. emeğinize sağlık.
YanıtlaSilKendi sahnemdemiyim? Başkasının sahnesinde mi? Çok etkileyici.. 👏🏻👏🏻
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş...
YanıtlaSilSınırlar… anlaşılır ve açıklayıcı bir yazı olmuş kaleminize sağlık..
YanıtlaSilBir çoğumuzun problemi çok güzel bir makale olmuş ve yol göstermesi, düşündürmesi ayrıca güzel...
YanıtlaSilKaleminize sağlık... Tebrikler 🌿
Kendi sahnrmizde başrol olabilmek dileğiyle 🌸
YanıtlaSilHaddini bilenlerden olabilmek ümidiyle...
YanıtlaSilElinize sağlık...
Hayatta her şeyin sınırı varken, sınırmızın olmamasıyla ne kadar mutlu ve başarılı olabiliriz?
YanıtlaSilİnsanın kendi rolunü anlaması çok önemli gerçekten
YanıtlaSilKendi hayatımızda başrol çevremizdekilerin hayatında yardımcı rolde davrandığımızda daha mutlu ve başarılı olabiliriz.
YanıtlaSilHayatımıza ışık tutan güzel bir yazı olmuş.
Elinize sağlık...
elinize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam
YanıtlaSilElinize sağlık hocam🌷
YanıtlaSilSınır varsa hayat vardır👍
SilNe kadar da iyi niyetli yanlışlarımız var...Çok güzel özetleyen bir yazı. Emeğinize sağlık 🪻
YanıtlaSilKendi sahnemizde dogru tepkiler verebilmeyi diliyorum...
YanıtlaSilKaleminize saglik...
Bir Suna dan başrol oynamak beklenir mi? başrolumuze sahip çıkmak dileğiyle
YanıtlaSilTamam sınırlara hep birlikte bakalım
YanıtlaSilHem düşündürücü,hem bilgilendirici bir yazı olmuş,kaleminize sağlık,emeğinize sağlık🤗
YanıtlaSilÇarpıcı bir yazı. Hangi roldeyiz diye kendimize sorduğumuzda çıkarabileceğimiz bir sürü dersler var yazıdan.
YanıtlaSilİnsanın sınırlarının olması hem kendine hem de hayatındaki diğer insanlara fayda sağlıyormuş demekki.
YanıtlaSil