Sınırları Olmayan Seçimsiz Bir Yaşam

Sınırları Olmayan Seçimsiz Bir Yaşam

Ne kadar zordu yaşam!

Ne yaparsa yapsın görmüyordu insanlar…

Bu kadar çabalayıp neden mutsuzdu ki!

Halbuki dememiş miydi babaannesi?

İnsanları mutlu edersen, sende mutlu olursun!

Bir şeyler yanlıştı…

Her şeyi başarmak olanaksızdır

Ne kadar çok kendini çevresine adasa, o kadar eziyorlar, o kadar değer vermiyorlar ve bir o kadar alanına giriyorlardı… Oysa ki Suna; çok çalışırsa, ne kadar çok sorumluluk alırsa o kadar başarılı olacağına inanıyordu.

Bir taraftan da sorumluluk aldığında kendini değerli hissediyordu. İnsanların çoğunun bunun zıddını düşünmesine ise türlü anlam veremiyordu... Sorumluluk almak, görevinin ne olduğunu ve ne olmadığını bilmekti Suna için.

Kimi insan kendi sorumluluklarını yapmak istemez; kimisi de başkalarının sorumluluklarını da üzerine alır. Her iki davranışı da sergileyenler, eninde sonunda tükenir.

İnsan ise her şeyi başarabileceğini zanneder...

Oysa ki her şeyi başarmak olanaksızdır.

Hepimizin gün içerisinde yapması gereken sayısız iş var! Dolayısıyla birçok kişi ile farklı rol ve sorumlulukları olan kişi olarak görüşürüz... 

Hangi roldesin?

Bazı ortamlarda anne,  bazen evlat, bazen hala/teyze, bazen çalışan, bazen yönetici, bazen dost, bazen rakip gibi birçok farklı rollerde...

İnsan hayatın her sahnesinde farklı farklı rollerde olabiliyor. Evlilik sahnesinde eş iken, aynı zamanda işyeri sahnesinde müdür, aynı zamanda aile sahnesinde kardeş, aynı zamanda trafik sahnesinde sürücü… Bazen de insan başkasının sahnesinde, başkasının sorumluluklarını yaparken buluyor kendini!

Peki İnsan neden kendi rolü ile yetinmeyip başkasının rolünü yapmak ister ki?

Fazla iyi niyetten mi? Yoksa fazla yardımseverlikten mi?

Suna yaşamındaki problemlerin, neyin kendi sorumluluğu olduğunu ve neyin olmadığını anlayamadığından kaynaklandığını bilmiyor. Bu yüzden de daha yapıcı olmak için kendisine ait olmayan sorunları, problemleri, sorumlulukları üzerine alıyor. Böyle davrandıkça problemler daha da büyüyerek sorun olmaya başlamıştı. Gerektiğinde hayır diyememesi, kendisi gibi davranabilme yeteneğini önemli ölçüde etkilemeye başlamıştı.

Artık bu soruları sıkça sormaya başlamıştı kendine

Hayatta; En iyi oyuncu kim?

Senin rolün ne ?

Arkadaşını  getirdiği hastanede sıralarının gelmesini beklerken dalıp gitmişti Suna.

Sürekli koşuyorum, zamanla yarışıyorum… Peki neden hiçbir şeye yetişemiyorum?

Öylece dalmışken bugün yaşadıkları aklına geldi.

Günü sabah Saat 06:00 da çalan alarm ile başladı. Yeterince uyuyamamaktan gözleri şiş halde yatağın içinde doğruldu. Sebebini hatırlayamadığı bir nedenden huzursuzdu.

Neden şu yataktan dinlenmiş ve huzurlu kalkamıyordu ki! Sonra aklına geldi… Annesiyle kardeşi hakkında konuşmak yeterince sıkıntı vericiydi. Ancak her zaman ki gibi annesinin saat 16:00 da buluşma teklifine “Hayır” diyememişti…

“Her neyse, bu konuda endişelenmenin zamanı değil! Tüm günümü oyalayacak yeterince sorunum var zaten” dedi kendi kendine…

“EVEEEEET… Şimdi Kerem’i kreşe bırak ama öncesinde kahvaltısını hazırla.”

En önemli kısım Mehmet evden çıkmadan ona yetişmekti.. Mehmet'in çocuğunu tek başına yetiştiren bir baba olduğunu iddia etmesi aklına geldi ve gülümsedi; Çoğu zaman Kerem ile vakit geçiren ya bakıcısı, ya babaannesi ya da  Suna’nın kendisiydi. İnsanlar kendisini nasıl da farklı görüyordu.

Süpriz ziyaret

Önceki akşamı düşünerek üzüldü. Bu seneki fuar ile ilgili, çalışmayı planlamıştı. Ancak komşusu beklenmedik bir ziyarette bulunmuştu. Böylece bir çalışma planı daha katledilmişti.

Politik olmaya çalışarak arkadaşına, “Sürpriz ziyaretlerinden ne kadar hoşlandığımı tahmin edemezsin! Acaba konuşurken bir yandan çalışsam olur mu?” demişti.

Nimet,  “Suna, biliyorsun çalışma zamanını engelleyecek en son kişi benim” dedi. İşini ailesinden çok seven bir insan ile evli olduğu için bu konuda çok anlayışlı olduğunu düşünüyordu.  “Seni bu çalışma zevkinden nasıl mahrum edebilirim?” dediğinde bunu düşündü Suna.

“Benimle daha az görüşmeni anlayabiliyorum. Evde çocuk büyüten eski bir beyaz yakalı ile vakit geçirmeyi kim ister ki?” dedi Nimet.

"Hayır, yo, yo, hayır!” Suna nerdeyse tanıştıklarından beri yaptıkları duygusal küçük dansın ilk adımlarını attı. “Demek istediğim hiç de bu değil! Senin gelmen çok özel bir şey. Bu aralar Fuar, defileler hep üst üste geldi, programların yoğunluğundan bir türlü görüşmeyi ayarlayamadım. Beni beklemeden gelmene sevdim! Aslında, çalışmamı daha geç saatte de yapabilirim" dedi Suna. 

“Şimdi, gidip ikimiz için kahve yapıyorum! İçersin değil mi?” 

Nimet içini çekti. “Pekala, madem ısrar ediyorsun, içerim tabii.” Ziyaret geç saatlere kadar sürdü. Komşusu gittiğinde, Suna kendisini tam anlamıyla deli gibi hissetti. “Hiç değilse onun derdini dinleyerek akşamını biraz iyileştirmeye çalıştım.” derken “O  kadar çalıştıysan, neden giderken hâlâ yalnızlığından söz ediyordu?” diye konuştu içindeki ses!

Suna, bu sesi dikkate almamaya çalışarak, çalışmasına kaldığı yerden devam etti.

Kendisi ile ilgili her şeyi erteliyordu…Sabah hazırlanırken de, eteğinin fermuarını kapatmakta zorlanıyordu. Neredeyse her sabah; “Bu hafta, gerçek bir rejime, bir yandan da spora başlamalıyım.” dediğini hatırladı. Ama her seferinde yapacaklarını düşününce bir süre daha ertelemesinin iyi olacağını düşündüğü aklına geldi. Bu kadar koşuşturmanın içinde nasıl kendine vakit ayıracaktı ki…

Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyordu

Yolda arabasını kullanırken trafik sıkışıklığına şükretti! Böylece bir yandan da makyajını tamamlayabilecekti. İşyerine geldiğinde müşterisinin arabasının içinde kendisini beklediğini gördü. Müşterileri geç kalmanın onun tarzı olduğunu anlamışlardı ve zamanında gelmesini beklemiyorlardı. Her zaman ki gibi “sıkışık trafik” hakkında bir iki şey mırıldandı ve geciktiği için birkaç kez özür diledi müşterisinden…Çok şükür ki yetenekli bir moda tasarımcısıydı ve yanılmayan bir göze sahipti. Bu özelliği sayesinde müşterileri için değerliydi. 

İşinde başarılıydı ve buralara kimsenin desteği olmadan gelmişti. Hep kendi ayakları üzerinde duruyordu. Bugün çok yoğun bir gündü. Ama annesi ile buluşması için bugün erken çıkması gerekiyordu. Tam çıkacakken telefonu çaldı. “Belki de önemli olmayan bir şey için arayan birisidir.” diyerek duraksadı. 

Her zamanki gibi, kendisi için yapması gerekeni ertelemeyi tercih etti. Telefondaki ses; “Sunaaa, çok şükür oradasın! Sana ulaşamamış olsaydım, bilmem ne yapardım!” dedi. Bu sesi tanımamak olanaksızdı. Hassas ve alıngan bir kadın olan Meltem, sürekli kriz halindeydi. Suna, kendisini Meltem için her zaman ‘amade’ kılmış, her istediğinde yanında olmuştu. Ancak Meltem, Suna’ya hiçbir zaman bir sorunu olup olmadığını sormazdı. Suna ne zaman sorunlarından söz etmeye başlasa acelesi olduğunu söyler ve uzaklaşırdı.

Her zaman ki gibi, Meltem sıkıntısını tüm ayrıntılarıyla anlatmaktan keyif aldı. O denli detaylı anlattı ki, Suna neredeyse annesi ile olan randevusuna geç kalacaktı.

Annesi her zaman ki gibi hemen konuya girdi. “Geçen akşam eve geldim. Girer girmez Elif’ e seslendim.

-Kızımm ben geldim! Başardım artık o saçma kursa  gitmeyeceksin!

Elif beni duydu biliyorum ama her zaman ki gibi cevap vermedi. Sözde bana tavır yapıyor. Tutturdu o saçma sapan tiyatro kursunu. 

                                  

Güvenilir, sadık, ulaşılır Suna

Neyse ki ben ondan daha ileri görüşlüyüm. Geçen sene de istememişti Almanca kursunu. Gitti de kötü mü oldu? Bir sürü yabancı dili olacak işte. İyi ki son dakikada fark ettim de bu sene de İspanyolca kursu için müdahale edebildim.”

Suna da kardeşi Elif gibi annesini asla ikna edemeyeceklerini biliyordu. Oysa Elif arkadaşlarıyla yazılmıştı tiyatro kursuna. Ama ne önemi vardı ki! Annesi ne istiyorsa o olacaktı.

Annesi hemen ekledi; “Şu kardeşinle konuş.!”

Suna; “Tabii, Anne. Ne zaman konuşmamı istersin?”

“Güvenilir, sadık, ulaşılır,  SUNA! Bir şey isteyen insanlar her zaman böyle tanımladılar beni” diye düşündü.

"Belki de önemli bir şey için arayan birisidir."

Akşam yemeğinde ev arkadaşı ve kuzenine bugün yaşadıklarını anlatıyordu. Tam o esnada telefon çaldı. “Keşke yemeğe oturmadan telefonumu sessize veya titreşime alsaydım” diye düşündü Suna. Akşam yemekleri o kadar değerliydi onun için. Sonra masaya baktı herkes telefonu ile meşgul! “Neyse!” dedi. “Belki de önemli bir şey için arayan birisidir.”

Her zamanki gibi, Suna kafasındaki ikinci sesi dinledi ve telefona yanıt vermek için masadan kalktı. Arayan kişinin sesini tanıdığında yüreği ağırlaştı. Arkadaşı Mehmet. “Acaba yine ne isteyecekti.” diye düşündü. Sonrasında bu düşüncesinden dolayı çok üzüldü. İnsanların ihtiyacı olmasa aramazlardı.

“Hafta sonu yapacağımız etkinlik ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. Yöneticiliğini üstlendiğim organizasyonun konuşmasını Suat yapacaktı, ancak son anda vazgeçti. “Onun yerine sunumu benim yapmamı istiyorlar. Hafta sonu Kerem ile ilgilenir misin?” Suna hafta sonu için plan yapmıştı. Gerçekte, aklı planında kalsa da Suat'ı yalnız bırakamazdı. Bu yine kendi  değerli zamanından vazgeçmek anlamına gelse de! “Yardım etmek beni mutlu eder.” dedi Suna.

Masaya döndüğünde kuzeninin “Ben Suna’nın yanında hiç özgür hissetmiyorum. Ona hiç danışamıyorum.” diyordu. Başından aşağı kaynar sular döküldü... Ev arkadaşı Suna’ya bakarak  “Nasıl yani?” dedi. Her söylediğimde hemen her konuda beni onaylıyor. Yemek hazırlarken bile her istediğime “EVET” dedi. Suna şaşkındı, bu insanlar ne kadar da garipti. İçinden birçok şey söylemek geçti, dili varmadı. Çok üzülmüştü. Kuzeni Suna’yı fark etti. ”Neyse!” dedi içinden Suna.

Kuzeni “benim yarın sabah çok erken kalkmam lazım! “ dedi ve odasına çekildi. İnsanlar ne kadar da bencil diye düşündü. Ne yapsa olmuyor! “Arkadaşının suratını fark edince düşüncelerin arasından sıyrıldı.. Arkadaşına hemen “Neyin var?” dedi. “Sakın itiraz etme hemen hastaneye gidiyoruz.” Dediğinde yine bu akşam ki çalışmasını erteledi…

Kriz anlarını idare etmesi, herkese yetişmesi, sürekli üretimde olması, sorumluluk sahibi olması… Ona “Süper Suna” denmesi boşuna değildi!

O zaman neden böyle hissetmiyordu? Bu kadar çok gayret etmek, nazik olmak, insanları memnun etmeye çalışmak ve başkalarının yükünü almak, insanlarla iyi ilişkiler kurmak da işe yaramıyordu...

Başkaları Süper Suna dese de, o kendinin başarısız hissediyordu. Aslında Suna’nın; 

  • Kişileri incitme, 
  • Terk edilme, 
  • Şimşekleri üzerine çekme, 
  • Mahcup olma korkusu, 
  • İçten nezaketi ve aşırı sorumluluk duygusu sorununun kaynağını gösteriyordu. 

O kendi yaşamını sahiplenmede ciddi sorunlar yaşıyordu.

Yaşamlarımızdaki herhangi bir sorumluluk ve sahiplenme yanılgısı, "sınırlar" sorunudur.

Ev sahipleri arazilerinin çevresine fiziksel mülkiyet çizgileri çekerler. Bizim de yaşamımızda neyin bizim sorumluluğumuzda olduğunu ve neyin olmadığını ayırt etmemize yardımcı olacak zihinsel, fiziksel, duygusal ve ruhsal sınırlar belirlememiz gerekir. Gerçekte sınırlar, insanı korumaya yardımcı olur. Aynı zamanda sınırlar; insanı tanımlar. Neyin ben olduğunu ve neyin ben olmadığını tanımlar tanımlamasına…

Sınırlarını belirlemede neden zorlanır ki insan!

Sınır nedir?  Başkalarının onayını almak mıdır?

Kaybetme korkusu ile başkalarının hayatına müdahale etmesine karışmak mıdır?

İnsan bilmez! Her davranışın sonuçları var!

Başkalarının onayını almak, onlara hoş görünmek, kaybetme korkusu ile onların istediklerini seçmek ve sonrasında karşılaştığı sonuçlarını yine başkalarının yaşamasını beklemek büyük bir yanılgıdır.

Halbuki her davranışın sonucunu insan kendi yaşamalıdır!

 İnsan seçimlerinin sorumluluğunu sahiplenmeli!  Yaşamın denetimi için seçimler, sorumluluklar ve dolayısıyla sınırları bilmek önemlidir. Mesele, insanın kendi sınırları içine olanlar ile ilgilenmesi ve sınırlarına müdahale eden diğer insanlara kendi sınırları ile ilgilenmelerini sağlamasıdır.
  Her insan yaşamını sahiplenmeli! Bilmeli ki, sınırlar; kendisine ait olan şeyleri ayırt etmek ve onları koruyabilmek için olmalıdır. İyiyi yakınında ve kötüyü uzağında tutmasına yardımcı olur. Bazen, zıddı da olabilir. 

İnsanoğlu sınır deyince duvar gibi katı olmak zanneder ve tam da bu sebeple sınırlarını kontrol edemez! İnsan sınırları ve dolayısıyla kendini bilmez!

Oysa insan gerçekte her şeyi bilen mi, haddini bilen midir?

Had demek; sınır demek.

Türkçesi; edep demek!


Halbuki bilse! Kendini bilen haddini bilir, haddini bilen sınırlarını bilir.

                              

Peki Sınırlarını kimler bilmez?

·         Her şeye evet diyenler! Belirsiz sınırları vardır; diğer insanların talepleri içinde yok olurlar. İyi ilişkiler kurmak için beğenmedikleri yemekleri, filmleri beğenmiş gibi davranırlar. Hiçbir şeye hayır diyemedikleri gibi Kötüye de hayır diyemezler. Bu sebepler kendilerini koruyamazlar. Bu davranış sınır ile ilgili bir problemdir.

·       “Hayır” diyenler! Geçirgen olmayan sınırları vardır. İnsan uzak durarak kimseden yardım isteyemez ve ihtiyaçlarını belirleyemez. Uzak durmak, neden sınır sorunudur? Sınırlar yerine duvarlara sahip kişiler ne iyiyi, ne de kötüyü içeri alamaz!

·        Dominantlar! Diğerlerinin sınırlarına saygı göstermezler… Suna'nın annesi gibi kızlarının hayatında nerede durması, ne zaman geri adım atması gerektiğini bilmemesi gibi... Bunlar, diğerlerinin sınırlamalarına saygı göstermez, kendi yaşamlarının sorumluluğunu almak yerine, başkalarının yaşamlarını denetlemeye kalkarlar.

·        Tepkisizler! Diğerlerinin gereksinimlerini görmezler…Suna'nın işyeri sahibi Meltem gibi... Karşısındakilerin gereksinimlerini anlamazlar! Meltem her seferinde Suna’nın ihtiyaçlarına karşı tepkisizdi.  Sınırlar, nelerden sorumlu olduğumuz ve nelerden olmadığımız ile ilgilidir. Diğerlerinin duygu, tutum ve davranış sorumluluğunu üstlenmememiz gerekirken, birbirimize karşı bazı sorumluluklarımız bulunmaktadır.

·        Dominant ve Tepkisizler! Tepkisiz denetleyiciler kendilerinin dışındakiler ile ilgilenmezler… Diğerlerini problemlerini çözmesi gereken kişiler olarak görür.  Sınırları olmayan, karşısındakinin  sorumluluğunu alan birine doğru çekilirler. 

 


Şimdi bir de dön bak kendine!

Hangi roldesin?

Başrol mü, yardımcı rol mü?

Peki hangi sahnedesin?

Kendi sahnen de mi; başkalarının sahnesinde mi?

İnsan bilmeli ki!

Kendi sahnesinde Başrol!

Başkalarının ve sevdiklerinin sahnesinde yardımcı oyuncu olmalı!


Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

&

İnsanoğlu var olduğundan beri amacı hiç değişmemiştir.

Mutlu olmak, başarı olmak ve iyi ilişkiler kurmak…

  Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerlerinden;

Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve Başarı Psikolojisi” sinde paylaşılan bilgiler,  kişiyi dününe göre daha mutlu ve başarılı yapar.  Seminer konuları; tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


"Milyarlarca insan içinde bir kişinin ne önemi olabilir ki? Bunun cevabını o bir kişiye sorun..." 

Yahya Hamurcu 

  

Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık🌼

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık, düşündürücü, bilinç açıcı çok güzel bir yazı olmuş.. ☘️

    YanıtlaSil

  3. Emeğinize sağlık, insanın kendinde yolculuğa çıkaracak bi yazı yazmissiniz💐

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir çalışma

    YanıtlaSil
  5. Çok çok beğendim 😊

    YanıtlaSil
  6. Ne kadar hayatın içinden ve insana dair bir yazı.Farkındalığın artıyor ve kendini sorguluyorsun; Hayatıma ne kadar sahip çıkabiliyorum?🙏

    YanıtlaSil
  7. Elinize emeğinize sağlık hocam 🌸

    YanıtlaSil

  8. çok güzel anlatılmış ancak bu kadar ifade edilebilirdi. ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  9. kaleminize sağlık çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  10. Çok güzel bir yazı emeğinize sağlık rollerimizin gerçekten hakkını yerine getirebilenlerden olmak dileğiyle

    YanıtlaSil
  11. Meğer ne kadarsa sınır koymadan yaşamışız hayatı. Yanlış bildiğimiz doğruları aydınlatan bir makale olmuş. Emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  12. Sınır da sınır. Öğreniriz inşallah.

    YanıtlaSil
  13. Sevdiklerimizi koruyalım derken nasıl yanlışa düşüyoruz

    YanıtlaSil
  14. Cehenemin giden yol iyi niyet taşları ile döşenmiş denilir. Evet bende bir suna olabilirim

    YanıtlaSil
  15. Günümüz insanını anlatan harika bir yazı. Sınırlar insanın yaşam kalitesini belirliyor

    YanıtlaSil
  16. kaleminize emeğinize sağlık, çok güzel bir anlatım olmuş...

    YanıtlaSil
  17. Sınırları olmayanın imtiyaz hakkı olmaz. Çok keyifliydi emeğinize sağlık. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  18. gercekten cok güzel 💞💞

    YanıtlaSil
  19. Hayatın içinde Suna gibi yaşayan, düşünen, Suna’nın doğru yaptığını savunacak olan birçok insan var. Bu maksatla sınırlarını koruyamayan kişilere farkındalık sağlayacak bir yazı olmuş. Ellerinize, emeklerinize sağlık…

    YanıtlaSil
  20. Emeğinize sağlık💫 çok güzel bir anlatım olmuş insan kendini buluyor

    YanıtlaSil
  21. Emeğinize sağlık çok güzel bir şekilde durum anlatılmış🌸

    YanıtlaSil
  22. Ben neredeyim diye insana kendini sorgulatan bir yazı olmuş. Nerde duracağım, nereye kadar gideceğim. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elinize sağlık tüm sahnelerimizde doğru tepki vermek nasip olması dileğiyle 🌸

      Sil
  23. Buradaki Suna=Ben 😞
    Hatalarımı gördüğüm çok güzel bir yazı olmuş... Teşekkürler 🌸

    YanıtlaSil
  24. Elinize saglik... Bize verilen hayata sahip cikanlardan olmak umuduyla.

    YanıtlaSil
  25. Çok güzel bir anlatım,kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  26. Gerçek sahnemizde gerçeği aktaranlardan, sınırlarını koruyabilenlerden olmak umudu ve duasıyla

    YanıtlaSil
  27. Bize nasıl davranacaklarını biz öğretiyoruz aslında davranışlarımızla... Rolümüze sahip çıkmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  28. Çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  29. Sınırları olmayan kişinin kendini tanıması için çok güzel bir yazı olmuş.
    Elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  30. İyi ki bu seminerlerle kimin nerede nasıl durması gerektiğini ve durmamız gerektiğini öğrendik...

    YanıtlaSil
  31. Emeklerinize sağlık. Çok faydalandım.

    YanıtlaSil
  32. İnsanın farkındalığını arttıran keyifli bir yazı.

    YanıtlaSil
  33. Biri dominatlık mı dedi?

    YanıtlaSil
  34. Değişmeyen tek şey ben :)))

    YanıtlaSil
  35. Hayatın içinde çok güzel aydınlatıcı bir yazı olmuş teşekkürler

    YanıtlaSil
  36. "Sınırlarınız kadar imtiyaz hakkınız var" der Deneyim Öğreti.
    Sınırımız yoksa jest hakkımız yok.
    Ben herkese iyiyim diye bir şey olmaz. Karşıdaki insan kendisine ne kötülük yaparsa yapsın onda tepki yok. Kimse saygı duymaz.

    Kendi sahnemizde başrol,
    Başkalarının ve sevdiklerimizin sahnesinde yardımcı rolde olebilmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  37. Çok güzel bir yazı olmuş. elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  38. çok güzel bir yazı olmuş. emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  39. Kendi sahnemdemiyim? Başkasının sahnesinde mi? Çok etkileyici.. 👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil
  40. Emeğinize sağlık çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil
  41. Sınırlar… anlaşılır ve açıklayıcı bir yazı olmuş kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  42. Bir çoğumuzun problemi çok güzel bir makale olmuş ve yol göstermesi, düşündürmesi ayrıca güzel...
    Kaleminize sağlık... Tebrikler 🌿

    YanıtlaSil
  43. Kendi sahnrmizde başrol olabilmek dileğiyle 🌸

    YanıtlaSil
  44. Haddini bilenlerden olabilmek ümidiyle...
    Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  45. Hayatta her şeyin sınırı varken, sınırmızın olmamasıyla ne kadar mutlu ve başarılı olabiliriz?

    YanıtlaSil
  46. İnsanın kendi rolunü anlaması çok önemli gerçekten

    YanıtlaSil
  47. Kendi hayatımızda başrol çevremizdekilerin hayatında yardımcı rolde davrandığımızda daha mutlu ve başarılı olabiliriz.
    Hayatımıza ışık tutan güzel bir yazı olmuş.
    Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  48. elinize sağlık

    YanıtlaSil
  49. Kaleminize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  50. Elinize sağlık hocam🌷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sınır varsa hayat vardır👍

      Sil
  51. Ne kadar da iyi niyetli yanlışlarımız var...Çok güzel özetleyen bir yazı. Emeğinize sağlık 🪻

    YanıtlaSil
  52. Kendi sahnemizde dogru tepkiler verebilmeyi diliyorum...

    Kaleminize saglik...

    YanıtlaSil
  53. Bir Suna dan başrol oynamak beklenir mi? başrolumuze sahip çıkmak dileğiyle

    YanıtlaSil
  54. Tamam sınırlara hep birlikte bakalım

    YanıtlaSil
  55. Hem düşündürücü,hem bilgilendirici bir yazı olmuş,kaleminize sağlık,emeğinize sağlık🤗

    YanıtlaSil
  56. Çarpıcı bir yazı. Hangi roldeyiz diye kendimize sorduğumuzda çıkarabileceğimiz bir sürü dersler var yazıdan.

    YanıtlaSil
  57. İnsanın sınırlarının olması hem kendine hem de hayatındaki diğer insanlara fayda sağlıyormuş demekki.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder