Beni Anla!
Soğuk bir kış günüydü. Havada ayazla karışık mis gibi bir kar kokusu vardı. Hava durumu tahminleri, takip eden hafta kar yağacağını söylüyordu.
O gece Ayşin, “Haydi kızlar, kar gelmeden küçük bir kaçamak yapalım.” diye grubumuz içinde telefon trafiğini başlattı. Yoğun geçen telefon ve mesajlaşmalardan sonra dört günlüğüne arkadaşımızın dağ evine gitmeye karar verdik.
Gittiğimiz yer ormanın içerisindeydi. Çok geniş bir bahçe içerisinde küçük bir ahşap evdi. Ayşin’in annesi evden ayrılırken şöminenin başına odunları hazırlamıştı, hatta çıraları ve kibritleri de koymuştu. Yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerle hazırladığımız keyifli bir akşam yemeği yemiştik. Sonrasında kahvelerimizi yudumluyor ve tatlı tatlı sohbet ediyorduk. Telefonum çaldı. Arayan abimdi. Bir anda içimin acıdığını hissettim. Korkarak telefonu açtım. Kederli bir ses tonuyla babamın sağlık durumunun ağırlaştığının haberini verdi. Sanki omuzlarımın üzerine kilolarca ağırlık çökmüştü. Boğazımda düğümlenen hıçkırıklar ve söylemek istediğim kelimeler birbirine karıştı. Acilen İstanbul'a dönmem gerekiyordu. İlk uçağa biletimi aldım.
Planlamalarda Rötar
Havalimanında beklerken kafamın içinde bir sürü tatsız düşünceler uçuşuyordu. Hafif hafif yağan kar, aniden şiddetli bir tipiye dönüşmüştü. Uçuşların iptal edildiği anons edildi. İstanbul yolcuları homurdanıyordu. Kontrol dışı gelişen bir durum olduğu için havanın düzelmesini beklemekten başka çarem kalmamıştı, kitabımı açtım, zamanın hızla geçmesini ümit ediyordum. Gözlerim uzun süredir aynı sayfada, aynı satırın üstündeydi. Tipi bütün şiddetiyle devam ediyordu. İnsanın çaresizliğe düştüğü anlardan olmalıydı şu an…
Birkaç saat sonra yapılan yeni bir anons ile İstanbul’a gidecek olan uçakların sabaha kadar kalkmayacağı duyuruldu. Bütün yolcular seçeneklerin ne olduğunu öğrenmek için bankonun önünde toplanmışlardı. Görevlilerin baştan savıcı yanıtları vardı. "Yeni gelişen şartlara uymaya mecbursunuz" tavrı, benim gibi acelesi olan yolcuları daha da kışkırtıyordu.
İtici ses tonuyla: “İstanbul yönüne uçuşlar iptal edildi. Farklı seçenekler için yeniden bilet alınması gerekiyor.” dedi. Oysa diğer uçuşlarda da yer olmadığını hepimiz biliyorduk. Böyle bir açıklamadan sonra ortam iyice gerginleşti. Yolcular tarafından hava yolu şirketi ile ilgili olumsuz konuşmalar başlamıştı.
Havayolu yetkilileri, huzursuzluğun daha üst boyutlara çıkabileceğini fark edip yeni bir duyuru yaptılar: “Sayın yolcularımız, hava koşulları nedeniyle yaşanan bu gecikmeden dolayı özür dileriz. Bir an önce gideceğiniz yerlere ulaşmak istediğinizi biliyoruz ve sizi anlıyoruz. Sizleri mümkün olan ilk uçuşlara yerleştirmek için elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. İçinde bulunduğumuz durumda sizleri biraz olsun rahatlatabilmek için bazı çalışmalar yaptık. Öncelikle restoranlarımızda yemeğinizi yiyebilir, kahvenizi içebilirsiniz. Daha sonraki süreçte hava şartlarına göre hareket edebileceğiz. Elimizde olmayan sebeplerden kaynaklanan bu aksaklıktan dolayı anlayışınıza teşekkür ederiz."
İletişimde Anlamanın Önemi
Bu duyuru insanları bir anda rahatlattı. Anlaşıldığımızı hissettirdi ve kendimizi daha güvende hissedip sakinleşmemizi sağladı.
Yetkili şirket, "İletişimde Anlama"nın önemini yansıtıyordu. İletişim kurarken, olaylardan dolayı oluşan farkı fark edememek ve bu farka uyumlu şekilde davranılmadığında başarılı iletişim kurulamadığının güzel bir örneğiydi yaşananlar… Dolayısıyla iletişim sürecinde ancak karşımızdakini anladığımızda, aktarımlarımız başarılı olabiliyor. Çünkü karşımızdaki insan anlaşıldığını düşündüğü zaman, bizi dinlemeye başlıyor. Söylenenleri uygulamaya başladığı için de davranış değişikliği gösteriyor.
Doğru iletişim yöntemi uygulanarak iletişime başlanmadığında ise sadece çözüm odaklı olmak, kişinin lehine olan bir şeye ikna etmek için yeterli olmuyor. Önce o insanı dinlemek, anlamak ve farkı fark etmek kişinin lehine olan davranış değişikliği için ikna edebilmenin ilk adımı…
Restoranda yemeklerini yiyen insanlar daha da sakinleşmişlerdi, durumu kabul etmekte yol almışlardı, bir yandan da bir sonraki haberi merak ediyorlardı. Şimdi ise iletişimin başka bir boyutu için başka bir strateji ihtiyacı doğuyordu...
Peki o zaman gerçek iletişimin stratejileri nelerdir?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
&
İnsanoğlu var
olduğundan beri amacı hiç
değişmemiştir.
Mutlu olmak, başarı olmak ve iyi ilişkiler kurmak…
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi seminerlerinden;
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” sinde paylaşılan bilgiler, kişiyi dününe göre daha mutlu ve başarılı yapar. Seminer konuları; tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
"Milyarlarca insan içinde bir kişinin ne önemi olabilir ki? Bunun cevabını o bir kişiye sorun..."
Yahya Hamurcu
Kaleminize sağlık, çok güzel tam ihtiyaca yönelik bir yazı olmuş 🌸
YanıtlaSilKarşımızdaki kişi bizi dinlemiyorsa, onun faydasına ve en lehine bilgiyide versek nafile…tıpkı bir duvara çarpar gibi çarpar ve döner, bilgi karşıya geçmez…Duvarları indirmek içinde karşıyı anlamak ve anlaşıldığını hissettirmek👍 çok doğru söylediniz hocam….İnsan anlaşıldığını hissettiği yerde güven de oluyor, huzurlu ve mutlu olur🙏🌸emeğinize, kaleminize sağlık…
YanıtlaSilNe güzel anlatmış, kaleminize sağlık
YanıtlaSilGercektrn ben birilerini dinleyip, anlamaya calisiyor muyum? Bu hatayi cogumuz yapiyor olabilir miyiz? Herkes anlatmanin derdinde iken 'anlamanın' derdine dusen cok kiymetli olmaya basliyor...
YanıtlaSilGuzel bir yazi. Tesekkurler 🌸