Mutluluğun Reçetesi
Ahmet, pencereden içeri giren hafif esintiyle güne başladı. Daha yataktan çıkmadan kapkara düşünceler etrafını sardı. Eşinin bitmek bilmeyen alışveriş tutkusu onu daha da çıkmaza sokuyordu her geçen gün. Ofiste çalışıyorken bir gün daha küçük bir şehirde açılan iş ilanı gördü. Bir anda kafasında büyük şehrin onları mutsuz ettiği ve daha küçük bir şehirde, çok daha iyi imkânlarla eşini mutlu edebileceği fikri doğdu. Akşam eve gidince eşiyle konuşmaya karar verdi…
Nasıl Yaşamak!
Önce zihninde küçüklüğünde köyde yaşadıkları çocukluğunu anımsamaya başladı. Anne ve babası çiftçilik ve hayvancılık yapıyordu. Sabah güneş doğmadan kalkarlardı. Erkenden ahıra inerdi. İneklere yemini verir, ortalığı temizler, kümesteki tavukları besler, keçi ve koyunların su oluğunu doldururdu. Sonra sabah 8.00 gibi kahvaltı yaparlardı ama daha kahvaltıya bile oturmadan o günkü işlerinin çoğunu hallederlerdi. Baba bahçe işlerinde anne ise evdeki görevlerine dağılırdı sonra. Babası bahçeye gider, zamanına göre yapılması gereken işleri yapardı. Bazen kanaldan çektiği hortumla bahçeyi sular, bazen budama yapar, zamanı geldiğinde de meyve ve sebzeleri toplar satardı. Çoğu ihtiyaçlarını kendi üretirlerdi.
Kendi ekip biçtiği ürünler hem çok daha lezzetli hem de daha sağlıklıydı. Bu işlerle uğraşmak bile terapi gibiydi sanki insana. Çocukken içindeyken bazen çok zahmetli geliyordu ona ama şimdi şehir hayatında o hayatlarını çok özlüyordu. Babasının getirdiği o domatesin kokusunu, annesinin pişirdiği o sütün tadını, o tereyağının lezzetini bulamıyordu şimdi. Hem bulmak zordu hem de kendi emek verdiği ürünün tadı daha da bir başka oluyordu sanki. Annesi inekleri, keçileri sağar sütçüye verir, kendi tereyağını da çoğu şeylerini de kendileri üretirlerdi. Saat 12:00 olunca; uzaktan önce çıngırak sesleriyle geldiğini belli eden keçilerdi beklerdi. Hepsi gideceği evleri bilir kendi kendilerine yolu bulup kapıda beklerlerdi. Sağıldıktan sonra Ahmet oğlakların olduğu kapıya gider, heyecanla annesinin: ‘’Kapıyı açabilirsin.’’ demesini beklerdi. Kapı açılınca hayatında karşılaştığı en güzel manzaralardan birine şahit olurdu. Oğlakların hepsi telaşla annesini arar emmeye başlardı. Ahmet’in sahiplendiği, ismini de ‘Küpeli’ koyduğu bir oğlağı vardı. Boynuzları yoktu, annesi gibi boynunun altında küpe gibi gıdıkları vardı. Onun peşinden hoplar zıplardı.
İmkan mı Marifet mi?
İnsan bir şeyi yaptıkça onu yapası, yapmadığını da daha çok yapmayası geliyor. Şehirde tüketime alıştıkça, daha çok rahatlığa düştükçe miskinleşiyorlardı sanki.
Şimdi hatırladıkça, o anlar tebessüm ettiriyordu. Zaman daha da bir bereketliydi o zamanlar sanki. Şimdi işe gidip geliyor, hafta sonları bir yere gitmek istediğinde çoğu zamanı trafikle geçiyordu. Ne zaman akşam oldu ne zaman sabah olduğunu anlamıyordu. Akşam eve geldiğinde duş alıp, yemek yiyor ve anca uyumaya fırsat buluyordu.
İnsan çocukluğunda yaşadığı hayat nasılsa büyüdüğünde o hayatı arıyordu.
Artık karar verip eşine söylemeyi düşündüğünde, bir anda çok radikal bir karar gibi görünmüştü ona ama bir yandan da heyecanlandırıyordu. Eşiyle birlikte işlerini biraz düzene oturtmuşlar, kendilerine göre bir düzen kurmuşlardı. Ne de olsa bir anda bu fikir biraz tedirgin ediyordu.
Akşam eve girince heyecanla eşine bugün aklına gelen planı anlattı. Eşi önce karşı çıktı ama sonrasında razı oldu. Ahmet hemen işlemleri başlattı ve daha küçük bir şehre geçişini yaptı. Şehir küçüktü ama o kadar yalnızdı ki… Bulduğu çözüm de ailesini mutlu etmeye yetmedi. Hatta eşi o şehirde hiç yaşamak istemedi. Esas sorunlar yeni başladı ve hata yaptığını anladı. İmkân artırmak mı çözüm; yoksa sahip olduğun imkanları marifete, beceriye, kazanıma dönüştürebilmek mi?
Gerçek mutluluğun reçetesine hangisini yazalım?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
İnsanın imkanı ne kadar azalırsa o kadar marifeti artıyor… Ellerinize sağlık…
YanıtlaSilgittiğimiz her yere kendimizi götrüyoruz
YanıtlaSilMutsuz olmamızın sebeplerinden biri de imkanlarımızı arttırmak hepimizin yaptığı çok basit gibi görünen ancak büyüyüp birçok alana yayılan bir sorun...ne güzel anlatılmış, elinize sağlık :)
YanıtlaSilİmkanları arttırarak mutlu olacağımız yanılgısı hepimizde var maalesef 🤔
YanıtlaSilİnsan mutluluğu hep dışardaki bir etmende arıyor ama bulunduğu alanda mutlu olabilmek için marifet üretmek aklına bile gelmiyor
YanıtlaSil