Saat henüz sabahın 7'siydi. Hava buz gibiydi, sıcacık yataktan çıkıp hazırlanmak zor geliyordu. İnsanlar telaşla bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. "Geçen otobüsler hep dolu olunca, durakta bekleyenler 'bana yer kalmaz' diye birbirlerini geçmeye çalışıyorlardı." Herkes bir an önce araca binmeye çalışıyordu.
Herkesin
bir telaşı vardı. Başını cama yasladı. Sabah git akşam gel derken
koşuşturmacaların arasında zamanın nasıl aktığı bile anlaşılmadan günler
birbirini takip ediyordu. Çok fazla arkadaşı yoktu Sezen’in. Olanlarla da doğru
düzgün fırsat bulup görüşemiyordu. Gelip giderken otobüste, yolda karşılaştığı
insanları daha sık görür hale gelmişti. “Neyse çok düşünmeyeyim sebebini sonra
zihnimde bir yere varamıyorum.” dedi. İneceği durağa az kalmıştı ki arkadan
birden sesler yükseldi. Birileri tartışıyor, bağırıyordu. Bir adam; “Yıllardır
aynı yolda birlikte gidip geliyoruz yapmayın böyle, değmez…” diye seslendi.
Otobüs durağa yaklaşınca indi, tartışan kişiler de aynı yerde indi. Adamın söylediği
söz hala kulaklarında çınlıyordu.
Bu
ismini bile bilmediği adamla defalarca yolculuk etmişti, defalarca şoföre
yardım edişini, cömertliğini, dışa dönük bir insan olduğunu, iyi niyetini
görmüştü. Oysa bir akrabası ile bile bu kadar yaşanmışlığı olmayabiliyordu
insanın. İsmini bilmediklerimiz var; ama hakkında bildiklerimiz çok. Ya da
belki küçüklüğümüzün birlikte geçtiği kuzenimiz var; şu an ne yaptığını, neyden
hoşlandığını, kimlerle takıldığını bilmediğimiz insanlar var. Her hafta bir
dizi bölümüne düzenli zamanını, enerjisini, ayırabiliyor insan; tüm oyuncuların
ismini, özel hayatını, dizideki performansını bilip irdeliyor da; kız
kardeşinin nişanında yeni tanıştığı erkek tarafının ihtiyaçları neler olabilir,
nelerden hoşlanırlar, nasıl rahatlarlar, kaygıları nasıl giderilir, kalpleri
birbirine nasıl ısındırılır; bunlara zihninde yer ayıramayabiliyor insan.
İnsanoğlu ne ilginç bir hayatın içinde değil mi? Bu düşüncelerle firmanın
kapısına kadar yürüdü Sezen.
Akşam
eve giderken özellikle baktı etrafına… Demek ki “İnsanlar aynı yönde oldukça
yolları bir yerde kesişiyor.” diye düşündü.
İnsan
aslında hayatının her anında iletişim ve ilişki halindedir. Bir baksa etrafına çok yakın ama
çok yabancı insan da var, selam verse sıkı dostluğa dönüşecek olan da var…Ne
kadar da ilginç; şehirler arası yolculuk yaparken, birkaç saatliğine yanyana
yolculuk yaptığı yol arkadaşını, öz kardeşinden daha çok kendisine
benzetebiliyor insan…”
Öte yandan, “İletişim çağındayız” diyoruz ama aslında iletişim teknolojileri çağındayız. Birine ulaşmak eski zamanlara göre çok daha kolay ama iletişim kurma marifetimiz tam zıddında azalmış. Yakınımızda olanların mutluluğuna, sıkıntısına ortak olamıyoruz. Ama kilometrelerce uzaktaki tanıdıklarımızın, tanımadıklarımızın her anına bir telefon üzerinden ortak oluyoruz.
Yakınımız
uzak, uzağımız yakın olmuş…
Bu
koşuşturmacada dip komşumuzdan haberimiz olamayabiliyor. Nitekim geçen hafta
Sezen’in komşusu vefat etmişti, evden cenaze çıkmıştı. O hafta tatilde
oldukları için haberleri olmamıştı ve öğrendiklerinde iki hafta geçmişti.
Ne
oluyor peki bize, neden insanlar bu kadar bireyselleşiyor ve algılarını dış
dünyaya kapatıyorlar? Oysaki birlikten kuvvet doğmaz mıydı, birleşen birden
daha güçlü değil miydi?
İnsanlar
neden şu anda çok kalabalıktalar ve fakat çok yalnızlar? Çok yakınlar fakat çok
yabancılar; ya da yabancıya çok yakın olabiliyorlar? Belki de hiçbir dönemde
insan kendisini bu kadar mutlu etmeye çalışmamıştı, bu kadar mutluluk derdinde
olup da mutsuz olmamıştı… Peki neden?
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Gerçeği meeak edenlere ne kıymetli sorular ve cevaplas var oysa
YanıtlaSilFatma B.
YanıtlaSilBirleşen bir olandan üstündür…
YanıtlaSilİnsanı çok güzel dusundurten ufkunu açan bir yazi olmuş kaleminize sağlık💮
YanıtlaSilM.A.Çakır
YanıtlaSilinsan duyaya geliş amacını unutursa olduğu yerinide akrabasınıda doğru ileşiminide ilişkisinin nasıl olmasının gerektığınıda unutur. Elinize sağlik
Allah razı olsn
YanıtlaSililetişim çağında iletişimsiz kalmak; akrabalarının, beraber büyüdüğün arkadaşlarının olduğu memleketinde gurbette olmak gibi. Teşekkürler
YanıtlaSilBu hayatta insan hedefine doğru giderken beraber vakit gerçirdiği kişilere çok dikkat etmeli . Çünkü insan zamanla birbirine benzer . Halden anlamak diye bir şey vardı. Somutta o kadar oyalanıyoruz ki en yakınımız ı göremez hale geliyoruz
YanıtlaSilÇok güzel bir konu, en büyük problemimiz iletişim, ilişki kurmak... Hakikatten hayat kalitemizi çok etkiliyor... Emeğinize sağlık 👏
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş elinize sağlik👏🌷
YanıtlaSilgerçekten çok güzel yazılmış okurken insanın gözünü dolduran bir yazı
YanıtlaSilKalabalıklar içinde ne kadar yalnızız 💕 Y.
YanıtlaSilHalbuki bir tebessüm bile ne çok kapılar aralar.. İletişim çağında, iletişim kazalarımızı minimuma indirelim İnşAllah 🥰
YanıtlaSilTamamiyle günümüzün yaralarına parmak basan çok güzel bir yazı olmuş. Zihninize kaleminize sağlık...
YanıtlaSilGüzel, düşündüren bir yaz olmuş, emeğinize sağlık. "Belki de hiçbir dönemde insan kendisini bu kadar mutlu etmeye çalışmamıştı, bu kadar mutluluk derdinde olup da mutsuz olmamıştı"… Peki neden? Sorunun cevabı verilmiş bence ;) İnsan sadece kendini mutlu etmeye odaklanmış çünkü :( Unutturulmuş aileyi, arkadaşı, anneyi babayı mutlu etmek. Bencilleşmiş insan, bu nedenle de gerçek mutluluğun anlamını kaçırmış. Kaçırmışız yani:(
YanıtlaSilNeyse çok düşünmeyeyim sebebini sonra zihnimde bir yere varamıyorum. Böyle diye diye halının altına süpürdüklerimizle o kör düğümleri atmıyormuyuz sahi... Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilİnsanlar aynı yönde oldukça yolları bir yerde kesişiyor.” Ellerinize saglık🌸
YanıtlaSilBu kadar mutluluk peşinde koşarken aslında mutluluğun özünden tam tersi istikamet koştuğumuzu fark ettiren güzel bir yazı kaleminize sağlık
YanıtlaSil