Selam Olsun Zulme Ortak Olmayanlara

 

 7 Ekim 2023’ten bu yana dünya bir soykırım izliyor. Bir seneyi aşkın süreçtir kadın, çocuk, yaşlı demeden; hastane, okul, konutlar demeden Gazze topraklarına ölüm yağıyor. Bu hazin sahne tüm vicdan sahiplerini ırk, millet, din fark etmeksizin üzmekte. İnsanlar kendinden kilometrelerce uzaklıkta olan bu katliam haberleriyle sarsılmakta ve kahrolmakta. Tüm dünyada değişmesini istedikleri bu süreç için bedel ödemeye çalışan insanları, bazen protestolarda bazen yürüyüşlerde bazen yardım toplama kampanyalarında bazen de boykot çalışmalarında görmekteyiz. Zulme karşı verilen tepkilerden boykot, diğer sayılan eylemlerden farklı olarak mazlumu desteklemenin ötesinde, zalime de ceza vermeye dair bir eylem olarak diğerlerinden ayrılıyor.



 

‘’Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin.’’ (Hz. Muhammed (s.a.v.)

Boykot kelimesi sözlükte; “belli bir amacı gerçekleştirmek için baskı yapmak niyetiyle, bir kimseyle, bir yerle, bir topluluk, kuruluş ya da bir ülkeyle her türlü ilişkiyi kesme kararı” olarak geçer. Aslında boykot protestonun bir çeşididir. Protesto kavramı da “bir haksızlık karşısında, haksızlık yapan tarafa engel olmak için gücün yetmediğinde, onun diğer zayıf yönlerine baskı uygulamaktır”.  Boykot yapan kişiler, eliyle ve diliyle yok edemediği şahit olduğu zulümden uzak durmak amacıyla bu zulmü yapanlara mesafeli olmak, zulmedenlerin zulmüne ortak olmamak için zulme destek olan firmalardan alışverişi kesme çabası içine girerler. Kişi gücü yettiği kadarıyla “zulme karşı tepki gösterme hamlesini” boykot kanalıyla ticari ilişkiler üzerinden yapar.

Öncelikle alışveriş de bir iletişimdir. Bizler alışveriş süreçlerinde malından ve satıcının tavırlarından hoşnut olduğumuz esnafları, markaları daha çok tercih edip buralarla olan iletişimimizi geliştirip, ilişkiye dönüştürürüz. Aksine malını beğenmediğimiz ya da satışındaki tavırlarından hoşlanmadığımız bir esnaftan ise alışveriş yapmayız. Hiç alışveriş yapmayıp iletişimi bile kestiğimizde yakınlaşmaktan ziyade uzaklaşmış oluruz. Hatta boykot yapılan markaların söz konusu soykırıma yaptığı desteği düşündüğümüzde ise bu markalardan yapılan her alışverişte, markaların aldığı her kazanca ortak olmakla kişi soykırıma da ortak olmaktadır. Yani evimize aldığımız gıda maddeleri bize besin olurken dünyanın bir tarafındaki insanlara zehir olmaktadır. Evimize aldığımız araç gereçler, kıyafetler gibi nesneler bize eşya olurken dünyanın bir yerindeki insanlara silah olup ölümlerine neden olmaktadır. Bu bağlamda bu markalardan uzak durmak elzemdir.

  


Zulme uzak durmanın en pasif yanlarından ama etkili yanlarından olan boykotun bir üst boyutu ise ihtiyaç-istek dengesini iyi kurup ihtiyaçları minimize etmektir. Bir kişinin ihtiyaçları ne kadar azsa o kadar zengindir. Böylece kişi kendisine yetebilir ve tüketimini verimli yönetebilir.

 

İnsanın Marifetlerinin Sınırını Keşfedebilmesi

Alışveriş yaptığımızda her şeyi gerekli olduğu için aldığımızı zannediyoruz ama düşününce bundan yirmi yıl önce hiç hayatımızda olmayan ve eksikliğini bile duymadığımız şeyler nasıl oluyor da birden hayatımız da elzem hale geliyor. Tabi ki burada bahsi geçenler, günümüzde üretimimize destek olan teknolojik ürünler değil ancak gitgide hayatımızda ihtiyaç haline gelen tüketim başlıkları artarken biz de eşyaların egemen olduğu bir hayata kendimizi teslim ediyoruz. Örneğin günümüzde proje çizen bir mimar veya mühendis için bilgisayar elzemdir ama bilgisayar olmadan hiçbir şey yapamayan, tasarımını dahi çıkaramayan teknik kişi bilgisayara muhtaçtır ki; bu da bilgisayar olmadan mühendislik, mimarlık yapan teknik kişiler kadar marifetli olmadığını açık eder. Dolayısıyla eşya, işimizi kolaylaştıran araçtır. Bize zamandan kazandırır ve gereklilikleri vardır ama onu amaç haline getirecek şekilde kendimizi seçeneksiz bırakmak bizi marifetsiz bırakır.



Tüketim başlıklarımızı azaltmak; bizi üretimde daha aktif yapacağı gibi, üretim-tüketim dengemizi de sağlamış oluruz. Böylece sakınmalarımızı geliştirir, sakınıp arındıkça da daha üretken ve iyi işlerde aktif bir birey olma kapısını kendimiz için açmış oluruz. İnsanın kendi sınırlarının zorlaması ise ancak üretimde aktif olmasına, üretiminin aktif olması da tüketimini sınırlamasına bağlıdır. Dolayısıyla kişinin isteklerini yönetebilmesi, böylece de tüketimlerini yönetebilmesi, kendisine bir yaşam stili bir duruş kazandırır…

İnsanın yaşamında kendisine edindiği stiller, prensipler ise kişinin karakter ortaya koyması, kendisini geliştirebilmesi, hedefleri ile bir bütün olur… Bu nedenle boykot;  sadece  somut olan ürünleri kullanmamak/almamak değildir; aksine manen daha güçlü bir kazanımdır… Haksızlık karşısında zulme uğrayanın yanında olmak başlı başına hayatı çok anlamlı kılan bir erdem iken; boykotun soyut kısmında insanın sakınma mekanizmasını, irade sistemini, karakterini besleyen, stil kazandıran, benliğini güçlendiren, hayata bakışını dolduran etkili bir kazanımdır.




Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 

 Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

 "Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Selam olsun zulme ortak olmayanlara!

    YanıtlaSil
  2. Zulme ortak olmamak Gazze nin acılarına ortak olmak adına güzel yazı olmuş, ellerinize sağlık 🌿

    YanıtlaSil
  3. Selam olsun o haksızlık karşısında masumun yanında duranlara🤲🏼🌿

    YanıtlaSil
  4. Ne acı, bir tek benden bir şey olmaz demek.. Ne acı kör, sağır, dilsiz gibi davranmak... Oysa zulme sessiz kalana da o zulüm bir gün dokunmayacak mı?

    YanıtlaSil
  5. İyilerin selamı, en önemlisi de rabbin selamı üzerine olsun zulme ortak olmayanların🤲🏻

    YanıtlaSil
  6. Çok kıymetli bir yazı…
    Çok teşekkür ederiz, kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  7. Sakınma ve boykot ile ilgili çok güzel bir yazı olmuş. Özellikle çalışarak, gayret ederek bir yere kadar gelebiliyoruz. Asıl bizi yükselten, güçlendiren şeyib bizim sakınmalarımız olduğunu anlatan çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder